ÖZET Birinci Dünya Savaşı’nı galibi İtilaf Devletleri, sömürge düzenlerini “Manda Sistemi” altında devam ettirmiş, bu doğrultuda Osmanlı Devleti’nden ayrılan Arap topraklarını manda altına alarak emperyalist bir politika takip etmiştir. İslam Dünyası için kutsal bir toprak kabul edilen Filistin, savaş sonrası İngiltere mandasına verilmiş ve 1948 yılına kadar manda altında kalmıştır. Filistin, Osmanlı idaresinde bulunduğu zamanlarda sakin ve huzurlu bir yaşam sürmüş, burada bulunan Arap, Yahudi ve Hıristiyan unsurlar barış içinde yaşamıştır. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Filistin’de kurulan İngiliz mandasıyla birlikte Arap-Yahudi çatışmaları başlamış ve Filistin Sorunu’nun büyüyerek günümüze kadar gelmesine sebep olmuştur. Türk basını, ilk Arap-Yahudi çatışmalarının başladığı 1920’lerden itibaren Filistin’e ilgi duymuş ve burada cereyan eden olayları düzenli olarak okuyucularına aktarmıştır. Basın, Filistin’le ilgili haberleri genelde Avrupa menşeli olarak verirken, kimi gazeteler Kudüs ve Kahire gibi şehirlerde bulunan kendi muhabirleriyle olayları yerinde izlemiş ve okuyucularını bilgilendirmiştir. Gazetelerin ve köşe yazarlarının Filistin Sorunu’na mesafeli yaklaştığı ve Arap-Yahudi çatışmalarında taraf olmaktan kaçındığı görülmüştür. Türkiye Cumhuriyeti, iki dünya savaşı arasında Filistin Sorunu’na karşı tarafsız bir politika uygulamış ve Filistin’de meydana gelen Arap-Yahudi çatışmalarını İngiltere’nin bir iç sorunu olarak görmüştür. Filistin Sorunu’nun 1947 yılında Birleşmiş Milletlere gelmesine kadar Türkiye’nin Filistin politikası oluşmamıştır. Bunda, Türkiye Cumhuriyeti’nin dış ilişkilerde uyguladığı tarafsızlık ve Birinci Dünya Savaşı’nda patlak veren Arap ayaklanmasının Türk kamuoyunda meydana getirdiği hayal kırıklığı belirleyici olmuştur.
The Alleies, winner of the First World War continued their colonialism under the name of “Mandatary System” and for this purpose protecting the Arab lands parted from Ottoman State, they followed on imperialist policy on them. After the War Phalestine, regarded as a holly land in Islam World, had been given to British Mandatary and protected until 1948 Phalestine. In the period of being under the manegement of Ottoman State, had quiet and tranquil atmosphere and Arabs, Jews, Christians lived there peacefully as well. Following the war with the British Mandatary founded in Phalestine, Arab-Jew conflicts started and conduced to increase extant Phalestine issues. From 1920s when the first conflicts had broken out between Arab and Jew, Turkish pres had concerned with Phalestine and it regularly informed the readers about the incidents occured in Phalestine. In general as the press was reporting the news concerning with Phalestine as in Europa origin, on the other hand some other newspaper had spactated the incidents on the spot with the help of their own journalists who were in some cities such as Jerusalem and Cairo and then informed their readers. It was seen that journalists and columnists had kept their hands-off Phalestine issues and avorded being a party to Arab-Jew conflicts. Betweeen two World Wars, The republic of Turkey had an impartial policy to Phalestine Problem and regarded the conflicts occured in Phalestine as Britain’s internal issue. Turkey didn’t have any policies on Phalestine until it become the member of United Nations in 1947. That the Republic of Turkey had an impartility policy on external affair and the disappointment on Turkish Public Opinion was the cause of Arab revolt started in the First World War had been the indicators of it.