Klasik film kuramcıları, biçimci ve gerçekçi olmak üzere iki gelenekten beslenmektedirler. Her iki geleneğin çıkış noktasında gerçeklik bulunmaktadır. Sinemada biçimci gelenek, gerçeği yansıtmanın mümkün olmadığından hareketle, sinemanın gerçeğe müdahale ederek, onu yorumlayarak gerçeği yeniden kurması gerektiğini söylemektedir. Gerçekçi gelenek ise filmin, gerçekliğe müdahale etmeden, objektif bir şekilde var olanı yansıtabileceği savından hareket etmektedir. Bu geleneğin önemli temsilcileri Kracauer ve Bazin’dir. Türkiye’de sinema daha çok masal, destan, halk oyunları gibi sözlü edebiyat geleneğinden beslenmekte, bu durum ise Türkiye sinemasının gerçeklik yolunda ilerlemesinde ona ket vurmaktadır. Diğer yandan Türkiye sinemasının kendi gerçekliğini bulma yolunda epeyce vakit kaybettiği bilinmektedir. 1990’lı yılların ortalarından itibaren bazı yönetmenlerin filmlerinde toplumdaki gerçekliği olduğu gibi yansıtmayı denediği, biçim ve içerik anlamında gerçekçi gelenekten beslendiği saptanmaktadır. Özellikle minimal sinema ile adını duyuran Nuri Bilge Ceylan, Semih Kaplanoğlu, Derviş Zaim gibi pek çok yönetmen, bu kuramsal bakış açısının içerisinde incelenebilmektedir. Genç yönetmenlerden Özcan Alper’in Sonbahar (2008) adlı filmi de bu gelenekteki filmlerden bir tanesi olarak dikkate değerdir. Bir filmin doğru okunmasını sağlayan kuram, eleştirmenlere, yönetmenlere ve de izleyicilere ortak bir dil ve alt yapı sunmaktadır. Çalışma, bu ortak dil noktasında gerçekçi yaklaşım perspektifinden beslenmekte, daha özelde Kracauer’in kuramsal bakış açısıyla Türkiye’deki basit anlatı (slightnarrative) sinemasının izlerini Sonbahar filmi ile sürmeyi amaçlamaktadır. Böylece geçmişle bugünün modern sineması arasında bağ kurmak istenilmektedir. Bu bağlamda Kracauer’in kuramsal bakış açısı özetlendikten sonra, Türkiye’deki sinemada, gerçeklik ve basit anlatı ilişkisine bakılacaktır. Filmin analizinde göstergebilimsel yöntem kullanılacaktır. Sonuç olarak, Kracauer’in belirttiği basit anlatı, bulunmuş öykü, fotoğrafik görüntü, nesnel gerçeklik anlayışı Sonbahar’ın filmsel anlatısında yer almaktadır.
Classic cinema theorists engorge with two traditions: formalist and realist. We see the reality at the starting point of both forms. Formalist tradition says that cinema must reconstruct the reality by intervening into the reality and commenting it because according to formalist tradition, it’s impossible to reflect the reality. Realist tradition says that cinema can reflect the substantial objectively without intervening into the reality. The important representatives of this tradition are Kracauer and Bazin. Cinema in Turkey mostly engorges with oral literature such as tale, saga, folk dances and this circumstance hinders cinema in Turkey from proceeding in the way of reality. It is known that cinema in Turkey has losen notably time to find its own reality. It is determined that some directors have tried to reflect the reality in the society with all faults in their films and they have engorged with realist tradition in terms of form and meaning since the middle of 1990s. Most directors such as Nuri Bilge Ceylan, SemihKaplanoğlu, DervişZaim who make their names with particularly minimal cinema can be analyzed with this theoretical point view. ÖzcanAlper is one of the young directors and his film named Sonbahar (2008) is worthy of consideration as one of the films in this tradition. The theory providing a film to be understood in the rights way offer a common language and background to reviewers, directors and onlookers. This study engorges with realist approach at the point of this common language. It is also aimed to trace the realist cinema in Turkey with Sonbahar through the theoretical pointview of Kracauer specifically. In this context, after the reality in cinema is defined, the relation between cinema and reality in Turkey is going to be assessed. Semiotic method is going to be used in the analysis of the film. As a result, the basic narration Kracauer states, the found story, photographic image, the perception of objective reality take part in the filmic narration of Sonbahar.