Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kuruluşundan kısa bir süre sonra tek başına iktidara gelmesi, ağırlıklı olarak uzun süren koalisyonlar döneminin biriktirdiği karamsarlık ve umutsuzlukla ilişkili olsa da süregelen kesintisiz iktidar sürecini, başarıyı dolayısıyla halkın desteğini getiren siyasal halkla ilişkiler stratejilerinin doğası anlaşılabilir kılmaktadır. Nitel bir karakter taşıyan çalışmada, online araştırmalara ve basılı incelemelere dayanarak, bu stratejilerin doğası, başarıyı getiren söylemin ‘Demokrasi ve Özgürlükler’, ‘İstikrar ve Kalkınma’ ve ‘Sosyal Politikalar’ alanlarındaki görünümleri üzerinden incelenmiştir. Parti’ye oy verme gerekçelerini çeşitlendiren ve ‘bizlik’ bağını inşa eden bu temaların önemi, iktidar sürekliliğinin bir unsuru olarak işlevselleşmesinden kaynaklanmaktadır. Söz konusu temaların Parti ile seçmen arasında bağ kurma niteliği, ‘bizlik’lerin taşıyıcısı konumundaki mesaj kurgularıyla sağlanmakta, kurulan özdeşlik ise seçmeni oy vermeye ikna etme ve yönlendirme gereksinimine karşılık gelmektedir. Başarıyı getiren söylemin temasal görünümleri, siyasal hakla ilişkilerin medya, imaj ve bilgi/enformasyon yönetimi eylemlerine nihayetinde tüm siyasal iletişim uygulamalarına yönelik genel bir bağlam oluşturmuş, siyasal hakla ilişkiler çalışmalarının sürekliliğini sağlayarak yönetimsel karakterini güçlendirmiştir.
The fact that Justice and Development Party came to power alone soon after its foundation is predominantly related and due to pessimism and hopelessness arising during the rule of long-lasting coalition period, yet the continuous and uninterrupted ruling period of Justice and Development Party can be successfully interpreted through the nature of its political public relations strategies that eventually brings success and so is public support. This qualitative study analyses the nature of the strategies through different aspects of its successful discourse namely in the field of “Democracy and Freedoms”, “Stability and Development” and “Social Policies”. The significance of the themes building “we-feeling” among society and