Hassa yöresi, fiziki ve coğrafi şartların yanında iktisadi ve sosyal şartların da yerleşme bakımından arz ettiği elverişli durumu itibariyle, tarihin en eski zamanlarından beri birtakım yerleşme merkezlerinin odak noktası olmasını sağlamıştır. Etiler, Asurlular, Persler, Makedonyalılar, Grekler, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Memlûklar ve Osmanlılar ve hattâ Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa idaresindeki Mısır kuvvetleri, hep aynı sebeplerle Hassa yöresine girmişler ve bu bölgede tutunmaya çalışmışlardır. Hassa yöresine 1042’den itibaren başlayan Türk akınları, 1071 Malazgirt savaşından sonra kesafet kazanmış, daha sonraki dönemlerde ise bölge tamamen bir Türk yurdu haline gelmiştir. İçinde yaşadığımız çağda baş döndürücü bir hızla gelişen ve değişen kitle iletişim araçları sözlü kültür ögesi olan ağızları da etkisi altına almaktadır. Bu gelişim ve değişim bir yandan standart bir dilin oluşmasına hizmet ederken bir yandan da ağızların yok olmasına yol açmaktadır. Türk dili sahasıyla ilgilenen bilim adamları kaybolmaya yüz tutan Anadolu ağızlarını tespit etmek ve bu ağız özelliklerini incelemek için pek çok çalışma yapmışlardır. Bunun yanı sıra bilim adamları ağız incelemeleri neticesinde Türkçenin birçok meselesini de açığa kavuşturmuşlardır. Bu bağlamda bir Anadolu ağzı olan Hassa ağzı özellikleri de bu yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu çalışmada Hassa yöresi ağzından derlenen metinlerden hareketle yörenin ünsüz özellikleri üzerine bir inceleme ve değerlendirme yapılmıştır. Bu çalışma Anadolu ağız atlaslarının hazırlanmasına kaynaklık edecek ve Türkçenin çözüm bekleyen bazı meselelerine ışık tutacak mahiyettedir.
Besides physical and geographical conditions, Hassa region has provided the focal points of several settlement centers since the earliest times of history, due to the favorable condition that the economic and social conditions provide for settlement. Hittites, Assyrians, Persians, Macedonians, Greeks, Romans, Byzantines, Seljuks, Mamluks and Ottomans and even Egyptian forces under the control of İbrahim Pasha, the son of Kavalalı Mehmed Ali Pasha Entered the Hassa region for the same reasons and tried to hold on to this region. The Turkish invasions to the Hassa region, which started since 1042, gained concentration after the Battle of Manzikert in 1071, and in the following periods the region became totally a Turkish homeland. In the age we live in, the mass media, which develop and change at a dizzying pace, also affect the dialects which are oral culture items. This development and change, on the one hand, serve to form a standard language, but also lead to the disappearance of the dialects. Scientists, who are interested in the Turkish language field, have done a lot of researches to identify Anatolian dialects which tend to disappear and to examine the features of the dialects. Besides, scientists have clarified many issues of Turkish as a result of their dialect studies. In this context, the features of the Hassa dialect, which is an Anatolian mouth, are in danger of this extinction. In this study an examination and evaluation were made on the consonant features of the region with the movement of the texts compiled from the dialect of Hassa region. This study will be a source for the preparation of the Anatolian dialect atlases and will shed light on some of the Turkish's pending issues.