Filistin edebiyatının yaşayan en önemli isimlerinden biri olan Mahmûd Şukayr 1941 yılında günümüzde artık Kudüs’ün bir mahallesi hâline gelen Cebelu’l-Mukebbir’de dünyaya gelir. 1967 Altı Gün Savaşı sonrasında Kudüs’ün tamamının İsrail işgali altına girmesinin ardından 1975 yılında sınır dışı edilen Şukayr on sekiz yıl vatanından uzak yaşadıktan sonra 1993 yılında imzalanan Oslo Anlaşması neticesinde Kudüs’e geri döner.
Yazarlık kariyerine kısa öykü ile başlayan Şukayr, gerçekçi ve klasik bir anlatım tarzında ortaya koyduğu ilk öykülerinde 1967 işgali öncesinde Filistin kırsalında yaşayan insanların sorunlarını, yoksulluğu, cehaleti, şehirli burjuva sınıfı ve köylüler arasındaki mücadeleyi ele alır. 1967 sonrasında işgal altındaki halkının sorunlarını ve direniş mücadelesini de anlatmaya başlar. Zaman içinde klasik anlatım metotlarından uzaklaşarak yeni türlere yönelir. 1986 yılında yayımlanan Tukûs li’l-Mer’eti’ş-Şakiyye (Bedbaht Kadının Ritüelleri) adlı eseri sadece küçürek öykülerden oluşur. Bu kitap, hem Filistin hem de Ürdün’de küçürek öykü türünde yayımlanan ilk eserdir. Kısa öykü ve küçürek öykünün yanı sıra roman, otobiyografi, günlük, anı, senaryo, drama gibi farklı mecralarda da eser verir. Aynı zamanda Filistin’in önde gelen çocuk ve gençlik edebiyatı yazarlarından biridir.
Mahmûd Şukayr’ın 2010 yılında yayımlanan el-Kuds Vahdehâ Hunâk (Kudüs Orada Tek Başına) adlı kitabı yüz elli beş ardışık küçürek öyküden meydana gelmiştir. Öykülerin bağlantılı olması eserin bazı eleştirmenler tarafından bir roman olarak da değerlendirilmesine yol açmıştır. Yazar, Kudüs’te İsrail işgali altında yaşayan Filistinlilerin durumunu, üstkurmaca, metinlerarasılık, ironi gibi teknikleri kullanarak, şimdiki zaman ile tarihi, gerçek ile hayali harmanlayarak postmodern bir yapıda ortaya koymuştur.
Bu çalışmada, Mahmûd Şukayr’in el-Kuds Vahdehâ Hunâk adlı eserindeki Kudüs’ün tarihî ve güncel temsilleri incelenmiş, bu bağlamda Şukayr ve Filistinliler için şehrin değeri ve önemi analiz edilmiştir.
Mahmoud Shukair, who is one of the most significant alive names of Palestinian literature, was born in Jabal al-Mukaber, now a district in Jerusalem, in 1941. Shukair, who was deported by Israel in 1975, returned to Jerusalem as a result of Oslo I Accord signed in 1993 after having lived away from his homeland for eighteen years.
Shukair whose writing career started with short stories, deals with the problems of people living in Palestinian countryside before the Israeli occupation in 1967, poverty, ignorance, the conflict between bourgeois people in cities and villagers in his first stories written in a realistic and classical style. He also begins to tell the problems and struggle of his people under the occupation after 1967. Drifting away classical narration methods, he turns to new genres in time. In addition to short stories and short short stories, he has works in different styles such as novel, autobiography, diary, memory, scenario, drama. He is also one of the most prominent writers of children and youth’s literature in Palestine.
Mahmoud Shukair’s al-Quds Wahdehâ Hunâk (Jerusalem Stands Alone) that published in 2020, consists of one hundred and fifty-five sequential short short stories. The fact that the stories are in connection leads some critics to acknowledge the work as a novel. The writer addresses the conditions of the Palestinian living under Israel’s occupation in Jerusalem in a postmodern frame by using techniques like metafiction, intertextuality, irony, and by blending present and history, reality and imagination.
This study focuses on historical and contemporary representations of Jerusalem in Shukair’s al-Quds Wahdehâ Hunâk, and aims to analyze the meaning and the significance of Jerusalem for Shukair and for Palestinians.