“Minimal sanat” ifadesinin kullanımı “pop art”ın bir uzantısı olarak ABD’de 1960’lı yıllara kadar uzanıyor. Bu dönemin minimal resim yapan sanatçıları, soyut deneyimcilik ve aksiyon resmi ürünlerinin gerçekçilikten uzak, fazla kişisel ve iddialı olduğunu düşünüyorlardı. Eserlerde yaratıcılara ait ifadelerin ve ruhunda yaşadıklarının bir yansıması olması gerekliliğini reddettiler. Günümüz dünyasının koşturmacasında, kavramları aktarmaya yönelik basit tasarımların kullanımı önemli bir role sahiptir. Yalınlığı konforla birleştiren minimalizm moda alanında da bir çığır açmıştır. Çok farklı ögeleri birbirine yakıştırarak kullanma esaslı bir anlayıştan, sadeliğin şıklığına yönelmekte büyük bir adım atılmasını sağlayan minimalizmin esintileri dünyaca ünlü birçok markada etkisini göstermiştir. Minimal üslup aslında evrensel, çekici, klasik bir tarzdır ve gösterişten uzaktır. Modada minimalist anlayışın tek bir temel prensibi vardır: “Her şeyi basit tutun.” Minimal tarzda, uzun süre dayanabilecek, aynı zamanda kolayca eşleştirilebilen yüksek kaliteli ürünler seçilir. Minimalist fotoğrafçılıkta ise genellikle basit kompozisyonlar, çoğunlukla çizgiler ve dokular bulunduğu için minimalizm, anlatımı geliştirmek ve izleyicinin dikkatini doğru yöne çevirmek amacıyla kullanıma uygundur. Kompozisyonların doğal akışı, izleyicinin gözünü tasarımcının istediği yere yönlendirmekte yardımcı olur. Fotoğrafçılık, Batı’da özellikle Birinci Dünya Savaşı sonrasında önem kazandığı için geçmiş dönemlere ait bu alandaki araştırmalar oldukça sınırlıdır. Bu durum 1920’lerden 1960’lara kadar olan tarihsel dönemin nitelikleriyle ilgilidir ve modern fotoğrafın gelişip moda ve reklamla beraber popülerlik kazanmasıyla örtüşür ve modada yeni bir devrim başlamış olur.
Minimal art emerged as an extension of pop art in America in the 1960s. The minimalistic painting artists of this period thought that their abstract experientialism and action painting works were far from realism, too personal and ambitious. They rejected the need for works to be a reflection of the creators’ expressions and personal moods. The focus should not be on anything other than the work itself; the works should be turned into objective works. Minimalism, which integrates simplicity with comfort, broke new ground in fashion. The breezes of minimalism, which enabled a big step towards moving from a suit-based approach to the elegance of simplicity by using many different elements, have shown their influence in many world-famous brands. The minimal style is actually universal and attractive, classic style that is far from ostentatious. The minimalist approach in fashion has only one basic principle: “Keep things simple.” In minimal style, high-quality products are chosen that can last for a long time and are also easy to match. Since minimalist photography generally contains simple compositions, mostly lines and textures, it is suitable for use in order to improve expression and direct the viewer’s attention in the right direction. The natural flow of compositions helps to direct the viewer’s eye where the designer wants. Because the use of photography gained prominence in the West, especially after World War I, so past research is limited. This situation relates to the characteristics of the historical period from the 1920s to the 1960s and coincides with the development of modern photography and its popularity with fashion and advertising, and a new revolution in fashion begins.