Yabancılaşma, toplumların modernleşme süreçleriyle ortaya çıkan ve yalnızlık duygusuyla birlikte hızla yayılan bir olgudur. Birçok disiplinde -din, felsefe, sosyoloji, psikoloji vb.- ele alınan ve sebepleri, görünümleri üzerinde birbirinden farklı görüşlerin yer aldığı bu olgu; edebiyat, özellikle de bireyin çevresi ve kendisiyle ilişkilerini incelemeye tâbi tutan yirminci yüzyıl romanında üzerinde önemle durulan bir mesele olmuştur. Orhan Pamuk'un 1970'li yıllarda yazılmasına rağmen ancak 1982 yılında yayımlanabilen Cevdet Bey ve Oğulları adlı romanı, onun ilk eseri olmasının yanında, sonraki yıllarda kaleme aldığı romanlarından da biçim açısından farklı denebilecek bir konumdadır. Çağ romanı, bildungsroman, olarak da değerlendirilen Cevdet Bey ve Oğulları'nda Cevdet Bey, Refik ve Ahmet ailenin üç neslini temsil eden kahramanlardır. Adı geçen bu üç kahraman yetişme koşulları, dünya görüşleri, hayattan beklentileri vb. bakımından birbirlerinden oldukça farklı olmalarına rağmen her üçünün de yalnızlık ve yabancılık duygularının etkisi altında oldukları görülür. Romanda, kahramanların yaşadıkları dönem ve çevreye uyum sağlayamadıkları, zihinlerinin belirli bir soruyla sürekli meşgul olduğu vurgulanırken yalnızlık ve yabancılık içinde kıvranmalarının temel sebebinin de bu sorulara cevap bulamayışları olduğu sezdirilir. Bu çalışmada önce yabancılaşma olgusu hakkında kısa ve genel bir açıklamaya gidilmiş, sonrasında bu olgunun, yalnızlık ve yabancılık olgusunun, Cevdet Bey ve Oğulları romanında “Işıkçı” ailesinin üç neslini temsil eden kahramanların duygu, düşünce, tutum ve davranışları üzerindeki etki ve boyutları ele alınmıştır.
Alienation is a phenomenon that emerges during the modernisation process of societies and spreads with a sense of loneliness. This phenomenon gets discussed in many disciplines - such as religion, philosophy, sociology, psychology and so on - has also become an important subject matter in twentieth-century novel which examines an in