XIX. yüzyılın sonları, modern dünya karşısında gerileyen ve güç kaybeden Osmanlı Devleti’ni içinde bulunduğu bu durumdan kurtarmak için çareler arandığı bir dönemdir. Bu dönemde bir grup Osmanlı aydını, gerilemenin ve çöküntünün dinden kaynaklanmadığını, dinin ilerlemeye engel olmadığını ve İslamiyet’in modern dünyanın meydan okumalarına cevap verebilecek bir inanç sistemi olduğunu savunmuşlardır. İslamiyet’in, Yeni Osmanlılar denen bu aydınlar tarafından bir ideolojiye dönüştürülmesine İslamcılık adı verilmiştir. 24 Temmuz 1908’de Meşrûtiyet’in ilanı, bir çok kesim için olduğu gibi İslamcılar için de yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Bu dönemde İslamcılar, tekrar yürürlüğe konan anayasanın, açılan meclisin dinin özüne uygun olduğunu savunarak, II. Meşrutiyet’i ve yeni iktidarı desteklemişlerdir. Daha önce Yeni Osmanlılar’ın ve II. Abdülhamit döneminde Jön Türkler’in siyasi hayatta bir muhalefet aracı olarak kullandıkları din, bu dönemde daha çok siyasi sistemi meşrûlaştırıcı ve destekleyici bir yapı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu dönemde İslamcıların yayın organı olarak öne çıkan Sırât-ı Müstakîm dergisinde -aynı çizgide yayın yapan benzerlerinde de olduğu gibi- devrin ihtiyaçlarına uygun olarak, “meşveret”, “şûra”, “uhuvvet”, “ittihâd”, “kuvvet hazırlama”, “idarecilere itaat”, “fitne”, “iyiliği emretme ve kötülüklerden sakındırma” gibi kelime ve kavramlara özellikle vurgu yapılmıştır. Bu kelime ve kavramlardan bazıları âyet ve hadislerin içerisindeki bağlamlarından koparılarak, anlam değişikliğine uğratılmıştır. Böylelikle çoğunluğu Müslüman olan bir toplumda, tarih boyunca en etkili meşrulaştırıcı araç olan din, bir kez daha iktidarı meşrûlaştırmak için kullanılmıştır. İslamcıların bu uygulamalarında, yeni dönemi ve iktidarı, Osmanlı’nın yıkılışını engelleyecek bir kurtarıcı olarak görmeleri önemli bir rol oynamıştır.
The end of 19th century is a period when remedies were sought to rescue the Ottoman Empire which lost power against the modern world. During this period, a group of intellectuals that were called New Ottomans advocated that the decline and collapse of the empire was not due to religion. Hence, religion was not an obstacle to progress but rather Islam had the potential to respond to the challenges of the modern world. The movement which regarded Islam as an ideology was called Islamism and the New Ottomans were the followers of this movement. The proclamation of the Constitutional Regime on July 24th, 1908 was the beginning of a new era for the Islamists and the various groups. During this period, the Islamists supported the second constitution and the new government since they thought the constitution and the parliament were in line with the spirit of religion. In this era, we see religion as more of a structure utilized to legitimize and strengthen the political system whereas it was used as an opposition instrument in the political life by the New Ottomans and by Young Turks during the reign of Sultan Abdulhamid II. During this era, the journal of Sirat-i Mustakim similar to other journals published by Islamists, particularly emphasised religious words and concepts such as “counsel”, “council”, “brotherhood”, “the union”, “force preparation”, “obedience to the rulers”, “sedition”, “goodness to order and keep people from evil” in accordance with the needs of their time. Some of these words and concepts were detached from their contexts of Quranic verses and Hadiths and their meanings were shifted from their original use. Thus, religion which had been the most effective legitimizing tool throughout the history was used to legitimize the power once again in a society the majority of which was Muslim. This attitude of the Islamists was the result of the fact that they saw the new era and the new administration as a savior that would prevent the collapse of the Ottoman Empire.