Kimlik; sosyal bilimciler için modernite olgusuyla birlikte ele alınan ve dinamizmini günümüzde hala koruyan bir kavramdır. Modern toplumsal yapı içinde bireyin yalnızlaşması, modern yaşam biçimleri içinde geleneksel destek ve tanınma kriterlerinin önemsizleşmesi birey için bir krize neden oldu. Bu noktada kimliğin yeni bir tanımı ve farklı kimlik biçimleri de ortaya çıkmaya başladı. 20. Yüzyılda gerek II. Dünya Savaşı sonrası dönem gerekse de 1980 sonrası süreç kimlikte yeni kırılmaları da beraberinde getirdi. 1960’larda ana akım kültürden farklı olan toplulukların taleplerinin siyasal alana yönelişi, 1980’lerle birlikte küreselleşme ortamının da etkisiyle daha fazla karşılaşılan bir olgu haline geldi. Tüm bunlar karşısında siyasal sistem kimliğin bu dönüşümüne bir yanıt olarak politikalar geliştirmeye çalıştı ve halen de çalışmakta. Ancak farklı kimliklerin aynı çatı altında barışçı bir biçimde bir arada yaşayabilmesi beraberinde siyasal ve toplumsal sorunları da beraberinde getirmektedir. Kimliğin çoklu doğası siyasal sistemi -özellikle ulus devlet çatısı altında devleti- zorlamaktadır. Çünkü ulus devlet tek bir ulusun tekil kimlik inşası üzerine bina edilmiştir. Ancak günümüzde tek bir homojen kimlikte olanların yaşamakta olduğu bir devlet neredeyse yok gibidir. İşte bu heterojen duruma karşılık homojen tek üst kimlik sosyolojik olarak sorun yaratmakta, farklı kimlikte olan topluluklar açısından bir meşruluk krizini doğurmaktadır. Kimliğin toplumsal bir olgudan siyasallaşmış bir olguya dönüşmesi bugünün olduğu gibi önümüzdeki dönemlerde de sosyal bilimcilerin gündeminde önemli bir araştırma konusu olmaya devam edeceğinin de bir göstergesidir. Sosyolojik olarak kültürel çeşitliliğin varlığı bir realitedir, bu realitenin siyasal alana yönelik taleplerine demokratik çözüm önerileri sosyal bilimciler ve siyasetçiler tarafından bulunmak zorundadır.
Identity, for social scientists, is a concept considered together with the phenomenon of modernity and still continuing its dynamism in today’s world. With in