Son yıllarda dünyanın bilimsel ve entelektüel gündemine damgasını vuran ve hergeçen gün daha da belirginleşen bir takım argümanlar, arayış ve eğilimler, alışageldiğimiz pozitivist dünya düzeni ve paradigmanın ilke ve öngörüleri üzerine temellendirilmiş bulunan bilimin bir kurum olarak işlevselliğini yitirdiğini, geleneksel anlayış ve postülatlara dayalı bilimsel bilgi ve metodolojilerin artık sonuna gelindiğini çeşitli platformlarda ortaya koymuş, bilimin sonuç ve çıktılarının, insanlığı büyük ölçüde beklenmedik ve arzulanmayan neticelerle yüz yüze getirdiğini, pozitivist postülatlar üzerine temellendirilmiş bilimsel bilgininin hakikate ulaşmada tek başına yeterli olmayabileceğini, bilimsel bilgiye ulaşılmaya çalışılırken kullanılan araç ve gereçlerin , yöntem ve tekniklerin esaslı bir paradigmatik değişimden geçmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Söz konusu argümanların ışığında bir belit (aksiyom) olarak ortaya çıkan bir hakikat insanoğlunun daha emin bir geleceğe doğru ilerlmesinin önkoşulunun artık eskimeye yüz tutmuş bulunan pardigmanın yerine yenisinin tesis edilmesi olmuştur. "Bilimsel Bilgi ve Metodolojilerin Sonu " başlıklı bu betimsel makalede, seküler ve mekanistik bir dünya telakkisine dayalı salt rasyonel bir aklın toplumsal, siyasal ve ekonomik alandaki fenomenleri izah edemeyebileceği anlayışından hareketle, pozitivist bilimin eleştirisinin yanısıra bilimin zamanı ve mekanı aşan, disiplinlerarası ve daha kadim bir üst anlatı ve retorik üzerine temellendirilmesi gerektiği pozitivizmin ve maddesel gerekirciliğin kavram ve olguları üzerine temellendirilmiş bir dünyada beşeriyetin yeni yaşamsal reçetelerin arayışına koyularak yepyeni bir epistemoloji üzerinde terakki ve tekamül göstermesinin yeni paradigmanın inşa edilebilmesi açısından hayati bir önem arz ettiği vurgulanmıştır.
There has existed a growing tendency on the part of various intellectual and scientific circles within the realm of social and natural sciences in recent years to put forth some of the arguments over emphasizingly conveying that we are approaching the end of science and scientific methodologies based upon conventional postulates and presumptions, positivist tenets and underpinnings grounded in secular world order and mere mundanity; that is to say, scientific methodologies dwelling upon paradigms of mechanistic world views have been bound to collapse with all their outputs and outlooks, and might not have always yielded to good results, but rather, they might have ironically turned out to bring about some unpredictably catastrophic consequences. In tandem with these premises, in the argumentation developed throughout our manuscript ,"The End of Science And Scientific Methodologies", it has been tempting to say that we are in a drastic need of a brand new rhetoric and metanarrative far from mechanistic and deterministic undertones but founded upon interdisciplinary means and modes which might transcend time and space, respond to the various requirements of human civilization on earth as well as help us propound a more aesthetical narrative of human existence and achieve a much greater ontological frontier.