Modern Kırgız edebiyatı 1930’lu yıllarda SSCB Devlet Başkanı Joseph Stalin’in baskıcı uygulamalarının arttığı zamanlarda ortaya çıkmaya başlamıştır. Sovyetler Birliğinde birçok sanatçı rejimin buyurduğu konuların dışına çıkamamıştır. Söz konusu hal, doğal olarak, henüz filizlenmekte olan Kırgız edebiyatını da direkt etkilemiş ve edebiyat bu çerçeve içinde oluşmaya başlamıştır. Modern anlamda Kırgız edebiyatında tarihi roman türü 1960’lı yıllarda ortaya çıkmaya başlar. 1991 yılında Kırgızistan bağımsız bir ülke olduktan sonra, her alanda olduğu gibi, tarihi roman alanında da yazarlar büyük bir özgürlüğe kavuşmuşlardır ve özellikle tarihi-biyografik olarak tanımlanabilecek romanlar kaleme almaya başlamışlardır. Söz konusu romanlar içinde Cumakadır Egemberdiev’in Kanat Han adlı romanı dikkatleri çekmektedir. Eserde 1916 yılında Rusya Çarlığına karşı patlak veren ayaklanmada halka önderlik yapmış Kanat Han’ın hayatı, ayaklanan halkla birlikte verdiği bağımsızlık mücadelesi, bağımsızlık hareketinin başarısızlıkla sonuçlanmasıyla beraber ortaya çıkan trajik durumlar, belgelere de dayanılarak, tahkiye edilmektedir. Cumakadır Egemberdiyev’in Kanat Han adlı romanının 1916’da meydana gelen Ürkün’ü anlatan diğer eserlerden farklı yanı Kırgız halkının topraklarını Çarlık Rusyasından kurtarma hareketinin bir refleks isyanı değil, tam tersine, özel olarak organize edilmiş milli bir bağımsızlık mücadelesi olduğuna vurgu yapmasıdır. 1991 sonrası Kırgız romancılığında adeta yeni bir tür gibi karşımıza çıkan tarihi-biyografik romanlar özellikle “tarih” alanında yıllarca ihmal edilmiş “tarihi-manevi” boşlukları bir şekilde doldurmaya gayret etmeleri noktasında başarılı bulunabilir.
The Contemporary Kyrgyz Literature emerged in 1930s with amplification of the Soviet Union’s leader, Joseph Stalin’s, repressive practices. A great many writers of the Soviet period would not go beyond the topics and limits determined by the Union’s policy. This state, naturally, had a direct affect on the burgeoning Kyrgyz Literature, the development of which took place in this very context. The first historical novels, as they are currently recognized, started to emerge in the Kyrgyz Literature in 1960s. In 1991, after Kyrgyzstan gained its independence, as in any other field, writers also enjoyed full freedom of speech in the course of creating historical novels, drafting mainly novels described as historical biographies. Drawing attention among these works is Kanat Khan, a novel by Zhumakadyr Egemberdiev. Supported by documents, the novel narrates the life of Kanat Khan, who led his people in the revolts that broke out in 1916 against the tsarist government, their unsuccessful struggle for independence and the tragic events that followed the failed independence movement. The salience of the Zhumakadyr Egemberdiev’s novel that distinguishes it from other works depicting the Urkun Uprising of 1916 is the emphasis of the writer on the revolt being an organized national struggle for independence, rather than a responsive movement of the Kyrgyz people to recover their land from the Tsarist Russia. Historical biographies that emerge after 1991 as a new genre in the Kyrgyz novelism carry the sufficiency to fill in the “spiritual” gaps in “historical writings” that had been ignored for many years.