Hakîm et-Tirmizî her ne kadar sufî karakteriyle adını duyurmuşsa da ilgilendiği diğer disiplinlerin illetlerini arama noktasındaki gayreti gözlerden kaçmamış, bu yönü akademisyenlerin ilgisini çekmiştir. Bu gayretinin Arap dilindeki izleri Nahvü’l-bedv’de görülmektedir. Henüz yaşadığı dönemde velayet ile ilgili görüşleri sebebiyle tepki çeken Hakîm’in nahve dair bazı görüşlerini içeren Nahvü’l-bedv daha o dönemde yok edilmeye çalışılmıştır. Bunun sebebi eserin ihtiva ettiği müphem ifadeler ve bildiğimiz kadarıyla bu güne kadar dile getirilmemiş ve anlaşılması zor olan görüşlerdir. Çünkü o eserinde kelamın başlangıcında bütün kelime sonlarının sâkin olduğu, ilk olarak içinde hareketi barındırdığı için fiilin, daha sonra da fiilin tesiriyle cümledeki diğer unsurların sonlarının harekelendiği, dammenin gizliliğe, fethanın açıklığa, kesranın udûle delalet ettiği ve tenvinin isimler için bir dayanak olduğu gibi orijinal fikirler ortaya koymuştur. Ancak onun bu görüşlerini verdiği örneklerle netleştiren ve bize aktaran Şerhu Nahvi’l-bedv isimli eseriyle İmam en-Neccâr Tâhir b. Ahmed el-Kazvînî’dir. Onun, yok edilmeden önce Hakîm’in eserini alıp şerh etmesi, bu şerhin sadece bir nüshasının bugüne ulaşması ve bizim bu nüshaya ulaşabilmiş olmamızın büyük bir şans olduğunu düşünüyoruz. Çünkü Neccâr, İslam dünyasının ve özellikle Kazvin ve çevresinin Hasan Sabbah ve daha sonra da Moğolların yaptığı tahribat sebebiyle zor günler yaşadığı ve kütüphanelerin yakılıp yıkıldığı bir dönem ve coğrafyada yaşamıştır. İşte bu özellikleri sebebiyle çalışmada Hakîm’in görüşleri kadar Neccâr’ın hayatı üzerinde de durulmuş ve o dönemin ilim hayatını ve ilim çevrelerini yansıtmak amacıyla zaman zaman ayrıntılara yer verilmiştir
Hakim al-Tirmidhi, who was known by his sufi character, made efforts on searching for illahs (causes) of the disciplines he dealt with, this part of his works aroused students’ interest. The traces of this effort of him in Arabic language could be seen in Nahv al-Badv. Hakim who faced some reactions due to his opinions about “velayet”(=sainthood) even in his lifetime, whose work named Nahv al-Badv that contained his some views on nahv was exposed to be exterminated. The reason behind that, is the ambiguous expressions included in the book and some views had never be appeared until this time as far as I know, and difficult to be understood. Because, he asserted some original ideas in his book, like that all words were ended with sâkin (consonant), and the verbs firstly had vowel due to the fact that they contain movement, then the other elements of the sentence had vowel by effect of the verbs; that “damme” implies closeness, “fatha” openness and “kasra” departure, that “tanwin” is a basis for the names. However, who made clear his opinions by samples and narrated to us is İmam al-Naccar Tahir b. Ahmad al-Kazvini with his book named Şerh Nahv al-Badv. Fortunately, he seized Hakim’s work and interpreted it and I reached the uniqe manuscript of this commentary. For, Naccar lived in the period and district which Islamic world and especially Kazvin and its surrounding was troubled because of Hasan Sabbah, then Mongols’ destruction and libraries were burned and destroyed. Throughout this paper, I desribe Naccar's life and the scholarly atmosphere of that time in details as well as Hakim’s opinions.