Tarih boyunca uygarlıkların ve kültür alışverişlerinin merkezi olan, uygarlıkların ve kültürlerin geçidi olan Ortadoğu coğrafyası, tarihinin her döneminde dönemin hâkim güçlerinin rekabetine sahne olmuştur. Özellikle Ondokuzuncu yüzyılda Avrupalı güçler, yoğun olarak ekonomik, kültürel ve siyasi olarak kitlesel bir varlık göstermişlerdi. Avrupa’nın tarihi ve toplumsal sürecinin bu evresinde Avrupalı devletler, milliyetçilik ideolojisini, sömürge arama uğraşına girdiğinde gittikleri deniz aşırı ve kıta ötesi yerlere de taşımışlardı. Bu taşınım ilk olarak iktisadi faaliyetlerde kendini göstermişti. Özellikle Napolyon’un Mısır’ı işgali ve buna paralel olarak gerçekleşen Doğu Akdeniz ticaretinin kilidi konumunda olan Lübnan’ı endüstri çağı ticaretinin yoğunlaştığı ve geliştiği merkezler durumuna getirmişti. Ortadoğu’nun bir nevi laboratuarı konumunda olan, muazzam bir kültürel birikiminin yanı sıra dini çeşitliliği ve kimlik rezervlerini de barındıran Lübnan’ın kültürel ve kurumsal dokusunun oluşmasında şüphesiz etkin rolü Avrupalı güçler üstlenmişti. Bu güçler Lübnan’ın iç dinamiklerini ve yapısal özelliklerini de şekillendirmişlerdi. Lübnan, iktisadi faaliyetler ile birlikte edebi ve kültürel yayın hayatı da şekillenmişti. Bu faaliyetler bazen tüccarlar ile bazen de cemaatler ile yürütülmüştü. Lübnan, Ondokuzuncu yüzyılda Fransız ve İngilizler arasındaki kıyasıya rekabetin bölge üzerindeki çekişmesini de yaşamıştır. Bu rekabet, Lübnan’ı daha karışık, dağınık ve parçalanmış bir ortama iterken, bir yandan da Fransız kültürüne, geleneğine denk düşen yeni bir dalga yerleşmeye başlamıştı. Esasen etnik ve mezhebi temeller üzerinde bölünmesi ön görülmüştü. Baskın bir tarih ve ulus hissiyatı üzerine kurulu olan bu anlayış, İslam coğrafyası üzerinde oynadığı bölücü ve sömürgecilerin işlerini kolaylaştırdığı rol, Lübnan’da günümüzde de geçerliliği olan sürekli krizin sebebi olan hassas bir sistemi yaratmış ve bu sistem de sürekli krizin sebebi olmuştur. Arap dünyasının siyasi yapısını altüst eden bu çözülmenin, bölgenin evrimini, ekonomik, siyasal toplumsal ve kültürel süreçlerin bütününden yola çıkarak, ortaya çıkmasına yol açan kopuşun ilk emarelerini Lübnan’da görmek mümkündür. Bu çalışmada bu ayrılıkçı faaliyetlerin fikri temelleri ve oluşum süreci anlatılmaktadır.
Throughout history, civilizations and which is the center of cultural exchange, is the gateway civilizations and cultures of the middle east, which, in every period of history has been the scene of the period of the dominant powers of the competition. Especially in the nineteenth century the european powers, heavily economic, cultural and political terms they showed in a massive presence. At this stage of the historical and social process of europe, the european states, the ideology of nationalism, when they go overseas to places beyond search to the pursuit of the colonial and continental had shifted. This first of convection, had shown itself in economic activities. Especially napoleon invaded egypt, and parallel trade in the eastern mediterranean that occur in the lock position of which is concentrated in the industrial age brought to lebanon and developed centres of trade in the state. The laboratory of the middle east who acts as a kind of a tremendous cultural and religious