Irk, sınıf ve cinsiyet konuları genel anlamda emperyalizm ve kolonyal sonrası dönem araştırmalarının temelini oluşturdukları kabul edilir. Irk, sınıf ve cinsiyet, yerlem bağlamında edebi çözümlemenin hem öncül hem de sorunlu alanını teşkil ederler. Bu alanda yapılan çalışmalar arasında her ne kadar dini konular gerilerde kalsa da dini coğrafyalar hakkında yapılan çalışmalar özellikle son yirmi yıllık süreç içinde hem kavramsal hem de kuramsal eleştiri bağlamında dikkate değer bir ivmeyle hız kazanmaktadır. Bütün bu gelişmeler dikkate alındığında, E. M. Forster tarafından kaleme alınan A Passage to India (1924) adlı eser, Cami, Mağara ve Tapınak üçgeninde dönmesi nedeniyle dini yerlemler bakımından incelenmeye değer bir eserdir. Cami, Mağara ve Tapınak metaforik bağlamda Hindistan’ın üç farklı mevsimini temsil etse de, -sözgelimi, Cami, serin ilkbahar dönemini; Mağara, sıcak yaz dönemini; ve Tapınak nemli muson rüzgarlı sonbahar dönemini- bu dini yerlemlerin her biri gerçekte sömürgeci ile sömürülen arasındaki ırk, cinsiyet ve sınıf sorunsalı ile derinden ilişkilidir. Bu nedenle, bu çalışma yerlemlerin dini ruhaniyetlerinin Batı felsefi geleneğine etkisini ortaya çıkarmaya çalışmaktadır. Buna ek olarak, bu çalışmada aynı zamanda Hindistan felsefi geleneğinin temelini oluşturan Hindu yazıtlarındaki üç unsurun yani, Karma marga, eylem yolu; Jnana marga, bilgi yolu; ve Bhakti marga, kendini adama yolu ile ilişkisi de ortaya konulacaktır.
Race, class, and gender are commonly accepted as the primary axes of analyses across the disciplines of imperialism and (post)colonialism. Within landscapes, they have constituted subjects, as both a priori and problematized categories of analysis. Even though religion has not received the same attention since it has been either reduced to a residual category, or there has been a paucity of research on geographies of religion, over the last two decades there has been a noticeable increase in both conceptual and theoretical criticism to geographies of religion. Accordingly, A Passage to India (1924) by E. M. Forster deserves to be evaluated in terms of geographies of religion for the simple reason that it illustrates a primary focus on religious landscapes, all of which can be said to have been built around threefold