Sanayileşme sürecinin ardından özellikle 19. yüzyıldan ikinci yarısından itibaren kapitalizmin de etkisiyle iş, emek, makineleşme, yabancılaşma gibi kavramlar toplumların ana sorunları arasında yer almıştır. Yokluk ve sefaletin hükmettiği evlerde yaşayıp sağlıksız koşulların egemen olduğu çalışma alanlarında hayatını devam ettirmeye çalışan birey, zaman içinde bedensel, zihinsel ve psikolojik anlamda ciddi sorunlarla karşılaşmıştır. Bir makine gibi sürekli çalışmak zorunda kalan birey kendisine ve diğer insanlara yabancılaşmış ve yaşadığı sorunlardan kurtulmak için kendisinden ve toplumdan kaçışı bir çözüm yolu olarak görmüştür. Sanayileşmenin ve kapitalizmin toplum ve bireyin yaşamını doğrudan etkilediği bu çağda yaşayan Jack London bu ve benzeri sorunlara kayıtsız kalmamış ve bu sorunların birey üzerindeki etkilerini yapıtları aracılığıyla yansıtmıştır. Bu çalışmada Jack London’ın Alın Teri adlı öyküsü Marksist eleştiri yöntemiyle incelenmiştir. Çalışmada bireyin içinde bulunduğu kötü yaşam ve çalışma koşullarına değinilmiş ve bunların neden olduğu fiziksel, zihinsel ve psikolojik yıkım, öykünün Johnny adındaki çocuk kahramanı üzerinden irdelenmiştir. Johnny’nin kötü yaşam koşulları ve çeşitli fabrikaların sağlıksız ortamlarında küçük yaşlardan itibaren zorunlu olarak çalışması Marx’ın emek tanımı doğrultusunda tartışılmıştır. Johnny’nin yıllar boyunca çok çalışmasından ötürü duygusal ve zihinsel yetilerini kaybetmesi ve hem kendisine hem de çevresine yabancılaşarak her şeyden ve herkesten kaçması Marx’ın yabancılaşma tanımı kapsamında ele alınmıştır.
After industrialization period, especially with the influence of capitalism after the second half of the 19th century, the concepts such as work, labour, mechanization, alienation have ranked among the main problems of the society. The i