İnsan hakları ihlallerinin başında gelen işkence, insanlık tarihi kadar eskidir. Osmanlı Devleti döneminde ilk kez, 1858 yılında hukuk sisteminde suç kabul edilmiş ve yasaklanmış olmasına rağmen devletin yıkılışına kadar, siyasal görüş ve amaçları farketmeksizin devlet yönetimini elinde bulunduranlar tarafından muhaliflerine karşı uygulanan bir baskı aracı olarak sık sık kullanılmıştır. I. Dünya Savaşı’nın olağanüstü koşulları içerisinde dile getirilen işkence iddiaları ise önemsenmemiştir. Fakat milli mücadelenin devam ettiği dönemde İstanbul’da Kuva-yı Milliye’ye yardım ve Anadolu’ya silah kaçırmakla suçlanan bazı şahısların gözaltına alınması ve bu şahıslara darp ve işkence uygulanması durumun değişmesine neden olmuştur. TBMM ile olumsuz ilişkiler içerisinde olan ve işkence yapanları korumakla suçlanan Damat Ferit Paşa Hükümeti’nin istifa etmesi; 21 Ekim 1920’de kurulan Tevfik Paşa Hükümeti’nin ise, kişisel özgürlüklerin güvenceye alınacağını, yasaların egemen kılınacağını açıklaması üzerine, darp ve işkenceye uğradıklarını iddia edenler hükümete ve savcılığa başvurmuşlardır. Olayın milli mücadele yanlısı basın tarafından gündeme getirilmesi, ardından da iddiaların ciddiyeti ve şikâyet üzerine iki üsteğmen, Adil ve Rıfkı Beyler tutuklanmışlardır. İki tutuklu yaklaşık dört ay süren yargılama sonucunda suçları sabit görülerek mahkûm olmuşlardır. Bu iki kişi, Mudanya Ateşkes Antlaşması’ndan sonra milli kuvvetlerin İstanbul’a girmeleri ve ardından eski dâhiliye nazırı Ali Kemal’in İzmit’te linç edilmesi üzerine, korku ve endişeye kapılıp, diğer birçok işbirlikçi gibi 17 Kasım 1922 de ülkeyi terk etmişlerdir. İki üsteğmen, Lozan Barış Antlaşması’nın öngördüğü genel af bildirisine eklenen protokol gereğince Türk hükümetinin hazırlayıp TBMM’ye sunduğu ve 1 Haziran 1924’te yayınladığı “150’likler Listesi”nde 50 ve 51. sırada yer almışlardır. Bu çalışmada Milli Mücadele yıllarında, İstanbul’da, Kuva-yı Milliyeci olmakla suçlananlara karşı uygulanan işkenceler ve işkence sanıklarının yargılanma süreci dönemin gazetelerine dayanarak incelenmiştir.
Torture, which is as old as human history, is one of the primary human rights violations. Ottoman Empire accepted torture as a crime in the legal system and prohibited it in 1858 for the first time. However, it was used frequently as a pressure tool against the opponents by the power holders, without considering political views or purposes. Torture claims during the extraordinary conditions of the World War I, were not regarded. During the years of national struggle some i