Âşıklar, Türk toplumunun yaşam biçimini, geleneklerini, kültür ve sanat yapısını ürünlerine yansıtarak, yayan, yaşatan ve yeni nesillere taşınmasını sağlayan kültür aktarıcısıdırlar. Bu aktarımın yıllarca göz ardı edilmiş temsilcileri olan kadın âşıklar; âşık sanatının içerisinde var olan ancak başta toplumsal cinsiyet eşitsizliği olmakla birlikte çeşitli nedenlerle âşıklık geleneği içerisinde hak ettiği yeri edinememiş halk sanatçılarıdır. 17. yüzyıldan itibaren tespit edilebildiği ölçüde gelenek içinde yer bulan kadın âşıklar 1970’li yıllara kadar yazın çalışmalarına dâhil edilmemiş, geniş çaplı kültürel etkinliklere çağırılmamış, kendilerine genellikle kadınların bulunduğu ortamlarda yer bulabilmişlerdir. Medya ve iletişim araçlarının etkisiyle halk kültürü içinde dikkat çekmeye başlamış olan kadın âşıklara gereken ilgi son yıllarda artmaktadır. Kadın âşıkların girmekte oldukları ortamlar ve bu ortamlardaki sanatsal, müzikal, edebi ve toplumsal cinsiyet açısından durumları, incelenmeye değer konular olarak çeşitli disiplinler içerisinde araştırılmaktadır. Halk âşıklarının girmekte oldukları ortamlar müzikolojik açıdan da alana birçok katkı sunan unsurlar içermektedir. Bu araştırmada Orta Anadolu’da yaşayan kadın âşıkların kendilerine yer buldukları icra ortamları; bu ortamların geleneğin yaşatılması açısından değerlendirilmesi ve icra ortamlarında yaşadıkları sorunlar ortaya konulmuştur. Orta Anadolu’da âşıklık geleneğini yerine getirmeye çalışan kadın âşıklarla ve Orta Anadolu yöresi erkek âşıkları ile araştırma konusu ekseninde görüşmeler yapılarak veriler ortaya konulmuş, bu veriler kadın âşıklar hakkında yapılmış mevcut bilimsel çalışmalar, televizyon programları, dergiler ve röportajlarla desteklenmiştir.
Minstrels are a culture conveyors who spread and keep the lifestayles, traditions, cultural and artistical structure of Turkish people alive by reflecting them in their products and help them to be handed down to new generations. Women minstrels, the ignored representatives of this transposition for years, are folk artists who have been in this minstrel tradition but haven’t been able to come to the point they deserve place for various reasons, especially with gender inequality. Women minstrels who have found their place in this tradition to an extent from the 17th century onwards until 1970's which can be determined hadn’t been included in the written work, invited to importent cultural events and found a place solely on occasions where there are only women. The interest in women minstrels has been increasing in the recent years thanks to the influence of mass media and communication means. Musical occasions to which women minstrels are attending and their status on these accasions in terms of artistical, musicial, literal and social role are being studied in diffrent disciplines as subjects which worth to be studied. The environments that they get included in the musicological definition contains many contribution in the field. In this study, the occasions on which women minstrels living in Central Anatolia find an oppurtunity to perform, the assessment of these occasions in terms of keeping the minstrel tradition alive and the problems they face in the places where they perform have been evaluated. The data have been put forward throught interviews with woman minstrels, who have been fulfilling many aspects of this tradition, and men minstrels from Central Anatolia and these data have been supported through magazines, TV programmes, interviews and scientific studies as regard women minstrels.