Metinlerarasılık kavramı 1966 yılında Julia Kristeva tarafından ortaya atılmış ve zaman içerisinde yaygın bir biçimde kullanılmaya başlanmıştır. Metinlerarası ilişkiler yöntemi bir alıntılar mozaiği gibidir ve farklı metinlerin kesiştiği noktadan oluşur. Metinlerarasılık kavramı her ne kadar Kristeva’ya atfedilse de bu kuramı Mikhail M. Bakhtin oluşturmuştur. Dil, edebiyat, gelenek, sosyal hayat, halk inanışları ve hekimliği gibi içerisinde pek çok tecrübe ve bilgi barındıran Dede Korkut Kitabı Türk kültürü için çok önemli bir yere sahiptir. Oğuzların yaşamlarını, kültürlerini ve sanatlarını konu edinen eserin Dresden ve Vatikan nüshalarında yer alan boyların sözlü kültür ortamından derlenerek on beşinci yüzyılda yazıya geçirildiği veya ortak bir dip nüshadan faydalanılarak çoğaltıldığı tahmin edilmektedir. Bu boylar yazılı kültür ortamında statik olarak, sözlü kültür ortamında ise dinamik biçimde varlığını devam ettirmiştir. Boylar sözlü kültürde farklı türlere dönüşerek günümüzde yüz yüze bir anlatım ortamında yaşamaktadır. Boylardan biri olan “Duha Koca Oğlı Delü Dumrul”, birincil sözlü kültür ortamında masal türüne dönüşerek Bartın’da anlatılmaktadır. Bu makalede Deli Dumrul anlatısının yazılı metni ve Bartın’dan derlenen sözlü metni, yani hikâye ile masala dönüşen metinler metinlerarası yöntemlerce incelenmiştir. Çalışmada kullanılan Deli Dumrul eş metni, 2014 yılında Bartın ilinde Rıfat Bilgin’den (1934-2017) derlenmiştir. Kaynak kişi, annesinin Deli Dumrul masalını da büyük ihtimalle kitaptan öğrenip anlattığını belirtmiştir. Bu durumda Deli Dumrul metni Dede Korkut Kitabı’ndan okunmuş ve sonrasında birincil sözlü kültür ortamında icra edilmeye başlanmıştır. Sözlü metin ile kitaptaki metin arasında doğrudan ilişki olduğu açıktır. Bu ilişkinin metin odağında kurulmuş bir bağıntıyla yapılandırıldığı belirgindir. Bununla birlikte metinlerarası ilişkinin farklı boyutlarından biri olduğu için metnin sözlü kültürden yazıya, yazılı kültürden söze dönüşüm süreçleri de ele alınmıştır.
The concept of intertextuality was introduced by Julia Kristeva in 1966 and has been widely used over time. The method of intertextual relations is like a mosaic of quotations and consists of the point where different texts intersect. Although the concept of intertextuality is attributed to Kristeva, Mikhail M. Bakhtin formed this theory. The Book of Dede Korkut, which contains many information about language, literature, tradition, social life, folk beliefs and medicine, has a very important place for Turkish culture. It is estimated that the stories in Dresden and the Vatican versions of the book, which are related to the living, culture and art of the Oghuz, were compiled and written in the fifteenth century or they were reproduced by using a common substitute. These stories remained statically in the written culture environment and in the oral culture environment remained dynamic. The stories have turned into different species in oral culture and today live in a face-to-face narrative environment. One of the stories “Duha Koca Oğlı Delü Dumrul” is told in Bartın by turning into a tale in the primary oral culture environment. In this article, the written text of the Deli Dumrul narrative and its oral text compiled from Bartın, in the other words texts that are transformed into tales, were examined with intertextual methods. The text of Deli Dumrul, which was used in the study, was compiled by Rıfat Bilgin (1934-2017) in Bartın province in 2014. The source person stated that he had probably learned the story of his mother from the book. In this case, the text of Deli Dumrul was read from Dede Korkut Book and then started to be performed in the primary oral culture environment. It is clear that there is a direct relationship between oral text and text in the book. It is apparent that this relationship is structured with a correlation established in the text focus. In addition to this, the transformation of the text from oral culture to writing and from written culture to speech were also questioned.