Muhaddis ve fâkih olarak bilinen İbn Hacer Heytemî (v. 974/1567), tasavvufa intisabı olup tarikat icazetine sahiptir. XVI. yüzyılda Mısır’da yaşamış olan bu âlim, kendisine sorulan tasavvufî meseleleri fakih perspektifiyle cevaplamıştır. el-Fetâva’l-hadîsiyye eserinin son bölümünde yer alan bu fetvalar, onun tasavvufa bakış açısını yansıtması açısından önem arz etmektedir. Zira burada tasavvufun tanımı gibi temel meselelere bile temas etmiştir. Bu kapsamda sûfî, mutasavvıf ve müteşebbih kavramlarını izah etmiştir. Bahsettiği bir diğer konu, hakikat-şeriat ilişkisidir. Ona göre bu iki alan farklı olsa da bir birbiriyle çatışmamaktadır. İlhamın hakikatini kabul eden Heytemî, fakihlerin bunu hüccet olarak kabul etmediğini söyler. İhlası elde etmek için başvurulan melametiliği savunurken de şeriat kurallarına riayetin terk edilmemesi gerektiğini vurgular. Öte yandan İbn Arabî ve İbnü’l-Fârız’ın müdafaasını yapan Heytemî, Hallâc ile Bâyezîd gibi sûfîlerin şathiyelerine meşruiyet zemini oluşturmaya çalışır. Bu müdafaa kapsamında sûfîlerin söylemiş oldukları bazı sözleri de açıklar. Örneğin sûfîlerin “zühd olmadan fıkıhla yetinen fasık olur” sözünü önermelerle izah eder
Ibn Hajar al-Haytami (d. 974/1567), was a famous muhaddith and faqeeh, has the right to sufism and has the authority (ijazah) of a sufi order. This 'aalim (scholar), who lived in Egypt in the 16th century, gave answers to the sufism issues that were asked to him from a faqeeh perspective. These fatwas in the last chapter of Al-Fatawa al-Hadithiyyah are important in terms of reflecting his view of sufism. Because he touched even the most basic issues such as the definition of Sufism. Another issue he mentioned is the relationship between Sharia and tariqa. According to him, although these two areas are different, they are not opposed to each other and intersect at some point. al-Haytami, who accepts the truth of inspiration (ilham), says that the Islamic jurist (faqeeh) does not accept it as evidence. al-Haytami, who defended Ibn ‘Arabi and Ibn al-Farid, tried to establish a legitimacy ground for the words of ecstasy (shathiyya) of Al-Hallaj and Bayazid. In this defense, he explained the words of the Sufis