İslam tarihinde dördüncü halife Hz. Ali döneminde belirginleşen siyasal çatışmalar kısa süre içerisinde dinsel-mezhepsel ayrılıklara dönüşmüştür. Türk topluluklarının İslam inancını benimsedikleri dönemde şiddetini artırarak devam eden bu ayrılıklar kaçınılmaz biçimde Türkleri de etkilemiştir. Ağırlıklı olarak Sünnilik ve kısmi olarak da Alevilik anlayışını kabul eden Türk toplulukları, tarihsel süreç içerisinde birçok farklı nedenlerle ayrışıp karşı karşıya gelmişlerdir. Bu ayrışmaya siyasal ve tarihsel faktörler etki ettiği gibi, sosyolojik ve kültürel faktörler de belirleyici olmuştur. Yüzyıllar boyunca devam eden bu çatışma ve gerginlik, Cumhuriyet’in kurulmasına kadar devam etmiştir. Cumhuriyet yönetimi ile birlikte siyasal ve hukuksal alanda laik anlayışın benimsenmesi sonucunda çok uzun zamandan beri devam eden ayrışma ve gerginlik azalmıştır. Fakat bununla birlikte toplumsal ve kültürel alanda süreç içerisinde karşılıklı olarak ortaya çıkan ön yargılar günümüzde bile etkisini belli ölçülerde devam ettirmektedir. Bu araştırma 1966 yılında Muğla-Ortaca’da bir arazi anlaşmazlığı nedeniyle başlayan ve bir süre sonra Alevi-Sünni çatışmasına dönüştürülmek istenen olayları konu edinmektedir. Özellikle dönem basınının çeşitli nedenlerle yanıltıcı bilgi vermesi sonucunda Ortaca’da Alevilere yönelik bir katliam girişimi ya da katliam yapıldığı algısı oluşmuş, bu durum ise ülke genelinde bir gerginliğin yaşanmasına neden olmuştur. Yine bu yanıltıcı yayınların etkisi ile günümüzde de özellikle sosyal medyada olayların gerçek boyutları araştırılmadan yaşananların bir katliam olduğu yönünde bir algı oluşmuştur. Oysa yaşanan bu gerginlik temelde arazi anlaşmazlığından kaynaklanmış, tarafların olayları bir mezhep çatışmasına dönüştürme çabaları başarıya ulaşmamıştır.
The fourth caliph in the history of Islam Hz. The political conflicts that became evident in the period of Ali turned into religious-sectarian divisions within a short time. These divisions continue inevitably by increasing their violence in the period when Turkish communities adopted Islam. The Turkish communities, which predominantly adopted the understanding of Sunnism and partly of Alevism, have been separated and confronted for many different reasons in the historical process. Sociological and cultural factors have been the determinants of this separation as well as political and historical factors. This conflict and tension that continued for centuries continued until the foundation of the Republic. As a result of the adoption of secular understanding in the political and legal spheres with the Republican administration, the separation and tension which has been going on for a long time has decreased. However, the prejudices that arise in the social and cultural spheres in the process continue to some extent even today. This research is about the events that started in 1966 in Muğla-Ortaca due to a land dispute and after a while they wanted to be transformed into Alevi-Sunni conflict. Particularly as a result of misleading information given by the press of the period for various reasons, the perception of a massacre attempt or massacre against Alevis occurred in Ortaca and this situation caused tension across the country. Again, with the effect of these misleading publications, there has been a perception that today, especially in social media, the real dimensions of events are a massacre. However, this tension stemmed mainly from the land dispute and the efforts of the parties to turn the events into a sectarian conflict did not succeed.