Orta Asya bozkırlarında göçebe hayatı yaşayan topluluklarda görülmeye başlanan figürler Ön Asya’ya ve Orta Avrupa’ya kadar yayılmış, İslâmiyet’ten önceki devirlerde Orta ve İç Asya’da gelişerek tasvir edilmiş ve bir üslup haline gelmiştir. İslâm’ın yayılması ve Türklerin Anadolu’ya göçleriyle geçmiş inançların izlerini de taşıyarak mimari, minyatür, çini gibi çeşitli sanatlarda süsleme ögesi olarak kullanılan figürler çörtenlerde de uygulanmıştır. Anadolu Selçuklu mimarisinde yapılardaki çörtenlere arslan, ejder, koyun/ koç, insan ve at figürleri işlenmiştir. Tasarımlarda en çok uygulanan figür arslandır. Arslan figürü iyilik-kötülük, aydınlık-karanlık, yiğitlik-korkaklık gibi karşıt kavramlarda olumlu yanı temsil eder, göksel kökenli kabul edilir ve kendisinden gelindiğine inanılır. Orta Asya’nın doğusunda yaşayan Türklerde su kaynaklarını, yağmur bulutlarını temsil eden ve astrolojik bir unsur olan ejder figürü Türk Çin mitolojisindeki gibi su, bolluk, bereket ve yeniden doğuşun sembolüdür. Koç ve koyun genellikle İslâmiyet’ten sonra sakinlik, huzur, barış, bolluk ve bereketi, koç da kuvvet, iktidar ve cesaret simgesidir. Anadolu Selçuklu dönemi taş bezemelerinde mask, büst ve rozet şeklinde tılsım ve koruyucu olarak kullanılmıştır. Türk kültüründe önemli bir figür olan at da, bir burç ve 12 Hayvanlı Türk Takviminde bir yılın adıdır. Türk İslâm sanatında çörtenlerde yer alan bu figürler bazı yeniliklerle birlikte İslâmiyet’ten önceki ya da farklı kültürlerin izlerini taşımaya devam etmiştir. İslâm inanışlarının suya ve dolayısıyla çörtenlerden akan suya yüklediği manevi boyuttaki bu anlamlar figürlerin sembolik anlamları ile birleşerek çörtenlerde şekle bürünmüştür. Günümüze kadar çörtenlerin çoğu tahribata uğramış, yerlerine replikaları yerleştirilmiştir.
The figures, which started to be seen in the nomadic communities in the Central Asian steppes, spread to Asia Minor and Central Europe, and were depicted in Central and Inner Asia in pre-Islam times and became a style. With the spread of Islam and the migration of the Turks to Anatolia, the figures used as decoration elements in various arts such as architecture, miniature and tile were also used in gutter, bearing the traces of past beliefs. In the Anatolian Seljuk architecture, lion, dragon, sheep / ram, human and horse figures were engraved on the gutters in the buildings. The most common figure in gutter designs is the lion. The lion figure represents the positive side in opposing concepts such as good-evil, light-dark, bravery-cowardice, it is considered to be of heavenly origin and it is believed to come from itself. The dragon figure, which represents water resources, rain clouds and is an astrological element in Turks living in the east of Central Asia, is the symbol of water, abundance, fertility and rebirth as in Turkish Chinese mythology. Aries and sheep are usually the symbols of calmness, peace, abundance and fertility after Islam, and the ram is a symbol of strength, power and courage. It was used as a talisman and protector in the form of masks, busts and rosettes in stone decorations of the Anatolian Seljuk period. The horse, an important figure in Turkish culture, is the name of a year in the Turkish calendar with a zodiac and twelve animals. These figures, which take place in Turkish Islamic art, continued to bear the traces of different cultures before Islam, with some innovations. These spiritual meanings, which Islamic beliefs attribute to water and thus to the water flowing from the gutters, combined with the symbolic meanings of the figures and took shape in the gutters. Until today, most of the gutters have been damaged and their replicas have been placed in their places.