Bir yaklaşım olarak varoluşçuluk, insanı düşünen, hareket eden ve hisseden bir birey olarak tanımlar. Özgürlük açısından iki tür varlık vardır: nesne-olarak-varlık ve özne-olarak-varlık. Nesne-olarak-varlık’a gelince, insan, bir taş gibi, bir anlam ifade edebilmek için karşısındakinin varlığına ihtiyaç duyar. Özne-olarak-varlık’a gelince, özgür insan diğer insanların kendisini nasıl yargıladığını göz ardı eder. Özgürlük açısından birey seçimler yapar, bunlara göre hareket eder ve sorumluluklarını üstlenir. Bu çalışma, Samuel Beckett’in “Godot’yu Beklerken” (1948) eserini, nesne-olarak-varlık ve özne-olarak-varlık arasındaki süregelen ilişkiye dayanan varoluşçuluğa göre analiz etmektedir. Oyunda Vladimir ve Estragon hiçbir şeyin meydana gelmediği, hiçbir şeyin kesin olmadığı ve yapacak hiçbir şeyin olmadığı bir kır yolunda yapraksız bir ağacın yanında Godot’yu sonsuz beklerler. Her karakter, varlığı için diğerine ihtiyaç duymasından dolayı nesne-olarak-varlık kabul edilir. Her karakter, kelimenin tam anlamıyla bir başkasının kölesi olduğu için hareket edememesi nedeniyle bir pasiflik ve durgunluk durumuna hapsolmuştur. Dil, iletişim yerine, insanlık durumunun anlamsızlığını ve absürtlüğünü ifade etmek için zaman geçirme aracı olarak kullanılır. İnsanın kaderi, ölüm ya da intihar düşüncesiyle çevrili ertelenmiş ölüm, anlamsızlık ve bitmeyen bekleyiştir. Oyun zihinsel ya da felsefi sınırlamalar nedeniyle içsel bir amaçtan yoksun, varoluşun absürtlüğü ile karşı karşıya kalmaya mahkûm olduğu yalnız, yabancılaşmış insan durumunu tasvir eder. Çözüm, belirsizliğe rağmen bir seçim yapmak ve harekete geçmek olacaktır.
As an approach existentialism defines human as an individual who thinks, acts, and feels. There are two types of beings in terms of freedom: being-as-an-object and being-as-a-subject. As for being-as-an-object, like a stone, human needs the other one’s existence to have a meaning. As for being-as-a-subject, free human ignores how other humans judge her/him. In terms of freedom, an individual makes choices, acts on them, and takes their responsibility. This study analyses Samuel Beckett’s “Waiting for Godot” (1948) according to existentialism based on the continuing relationship between the aspects of being-as-an-object and being-as-a-subject. In the play, Estragon and Vladimir wait endlessly for Godot by a leafless tree on a country road where nothing happens, nothing is certain, and there is nothing to do. Each character is considered being-as-an-object because of needing the other one for his existence. Every character is confined to a state of passivity and stagnancy by his own inability to act because he is literally the slave of another. Instead of communication, language is used as a means of spending time to express meaninglessness and absurdity of human condition. Human’s destiny is the postponed death, meaninglessness, and endless waiting surrounded by thought of death or suicide. The play depicts the lonely, alienated human condition in which humanity is doomed to be faced with absurdity of existence in lack of intrinsic purpose due to mental or philosophical limitation. The solution would be to make a choice and take action despite uncertainty.