İstanbul’un 16 Mart 1920’de İtilaf kuvvetlerince resmen işgal edilmesi Osmanlı Devleti’ni bir çıkmazın içine sokmuştur. İstanbul’daki hükümetler kendilerine yöneltilen dayatmalar karşısında çaresiz kalırken 23 Nisan 1920’de Ankara’da açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi umutların yeşerdiği yeni bir merkez olmuştur.
TBMM’nin açıldığı andan itibaren Misakı Milli ilkelerini düstur edinmesi Milli Mücadele’nin zorluğunu ve çok yönlülüğünü gösterdiği kadar bu mücadelenin iç dinamiklerle de yapılması gerekliliğini ortaya koymuştur. Osmanlı Devleti’nin yabancı devletlerle olan ve daha çok onlara menfaat temin eden ilişkileri bu devletlerin artan iştahıyla sürdürülmek istenmiştir. Yabancı devletler menfaat ilişkilerini bazen doğrudan doğruya elde ederken, bazen gayri Müslim ve bazen Müslüman yerli işbirlikçiler vasıtasıyla sürdürmüşlerdir.
Esasen yabancı sermaye ya da yabancı yatırımcı meselesi pek çok iktisatçının karşı çıkmadığı bir uygulamadır. Bununla birlikte olası sorunların ve toplumsal tepkilerin giderilmesi adına sosyal dengeyi bozmamak ve iç hukuka uygun davranışta bulunmak gibi bir beklentiyle bu ilişkiye meşruluk kazandırılmak istendiği de özellikle siyasal erklerin dillendirdiği esaslardan olmuştur.
TBMM bağımsızlık savaşını vermek amacıyla teessüs ederken her türlü kısıtlamalardan kurtulmayı da ana hedefleri içerisinde sıralamıştır. TBMM’nin hedeflerinden birisi açılışından kısa bir süre sonra İstanbul hükümetlerinin 16 Mart 1920’den sonra yapmış olduğu anlaşmaların reddedilmesi kanununun kabul edilmesiyle hayat bulmuş ancak aynı görüşmelerde yabancı sermaye ortaklığı ve bu ortaklık içerisinde bulunan Celalettin Arif Bey-İtalyan ortaklığı yeni bir tartışma sürecini başlatmıştır. Celalettin Arif Bey’in maden işletmeciliği ortaklığı nasıl başlamıştır, ne zaman başlamıştır, işlerin kolaylaştırılması yolunda siyasi müdahaleler yapmış mıdır? Görülen odur ki meclis bu konuda çok hassastır ve her şeyi ayrıntılarıyla öğrenmenin gayreti içerisindedir.
Sermaye, yatırım, kazanç, ülke çıkarları, yabancı yatırımdan beklentiler bu çalışmanın eksenini oluşturmuş ve Celalettin Arif Bey- İtalyan ortaklığı bu soruların cevaplanmasında örnek olay olarak alınmıştır. Yapılan çalışmada özellikle milletvekillerinin konuşmalarından ve döneme ilişkin kaynaklardan istifade edilerek süreç ve iletişim dili, ikna kabiliyeti, siyasi manevralar irdelenmeye çalışılmıştır.
The official occupation of Istanbul by the Allied forces on March 16, 1920 put the Ottoman Empire in a dead end. While the governments in Istanbul were helpless against the impositions directed against them, the Turkish Grand National Assembly opened in Ankara on April 23, 1920 became a new center where hopes bloomed.
The fact that the Grand National Assembly of Turkey adopted the principles of the National Pact from the moment it was opened showed the difficulty and versatility of the National Struggle, as well as the necessity of this struggle to be done with internal dynamics. The relations of the Ottoman Empire with foreign states, which were more beneficial to them, were desired to be continued with the increasing appetite of these states. While foreign states sometimes obtained relations of interest directly, sometimes they maintained them through non-Muslim and sometimes Muslim local collaborators.
Infact, the issue of foreign capital or foreign investors is a practice that many economists do not oppose. However, in order to eliminate possible problems and social reactions, the desire to legitimize this relationship with the expectation of not disturbing the social balance and acting in accordance with domestic law has been one of the principles expressed by the political powers.
While establishing the Turkish Grand National Assembly to wage the war of independence, it alsolisted gettingrid of all kinds of restrictions among its main objectives. One of the objectives of the TGNA came to life with the adoption of the law on the rejection of agreements made by the governments of Istanbul after 16 March 1920, shortly after its opening, but in the same negotiations, the foreign capital partnership and the Celalettin Arif Bey-Italian partnership, which was in this partnership, started a new discussion process. How did Celalettin Arif Bey's mining partnership start, when did it start, did he make political interventions to make thingseasier? It can be seen that the assembly is very sensitive on this issue and is in an effort to learn everything in detail.
Capital, investment, earnings, country interests, expectations from foreign investment have formed the axis of this study and Celalettin Arif Bey-Italian partnership has been taken as a case study in answering these questions. In the study, the process and language of communication, persuasionability, political maneuvers were tried to be examined by making use of the speeches of the deputies and the sources related to the period.