Abdüllatif Harpûtî Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde yetişmiş ilim ve fikir insanlarından biridir. Yaşadığı dönemde, çağdaş bilimsel gelişmeler karşısında kelam ilminde yenilenme fikrini gündeme getiren isimler arasında yer almaktadır. Müderrislik başta olmak üzere pek çok resmî vazife icra eden Harpûtî eserlerinde aklî delillerin yanı sıra Kur’ân ve sünnetten iktibas ettiği delillere ağırlık vermektedir. Onun kelam sahasında telif ettiği çalışmalarında bu ilmin temel konularına ve yöntemlerine bağlı kaldığını söylemek mümkündür. O, bilgi nazariyesinde daha çok müteahhir dönem kavramlarını benimsemekle birlikte itikadî konularda ayetlere ve özellikle rivayetlere sıklıkla başvurmaktadır. Öte yandan İslam alimlerinin görüşlerini ve geleneksel kabullerini de göz önünde bulundurmaktadır. Konuyla ilgili kanaatini zaman zaman ilgili rivayetler çerçevesinde ortaya koymaktadır. İlahiyat konularından olan rü’yetullahın mahiyetine ilişkin açıklamalarında meseleyle ilgili gördüğü haberleri dikkate almaktadır. Yine Hz. Peygamber’e nispet edilen birtakım mucizelerin rivayetlerle sabit olduğunu kabul etmektedir. Ahirete ilişkin konuların ve bunların keyfiyetinin tespitinde de genellikle konuyla irtibatlı ayetten hemen sonra hadislere müracaat etmektedir. Harpûtî, kabir azabı, sual, sırât ve kıyamet alametleri hakkındaki yaklaşımlarını konuyla alakalı rivayetler etrafında şekillendirmektedir. Harpûtî’nin, inanca dair konuları çözümlerken izlediği yol ve hadislere verdiği ehemmiyet, onun gelenekçi bir sünnet tasavvuru benimsediğini göstermektedir. Bu kapsamda çalışmamızda Harpûtî’nin ele aldığı çeşitli itikadî konular çerçevesinde sünnetin kaynaklığına ilişkin yaklaşımı tespit edilmeye çalışılacaktır. Bu çerçevede sünneti delil olarak kullanma yöntemi üzerinde durulacaktır.
Abdullatif Harputi is one of the scholars and intellectuals who emerged in the late period of the Ottoman Empire. During his lifetime, he was among those who advocated for the renewal of theological thought in the face of contemporary scientific developments. Harputi, who held various official positions including the post of professor, emphasized rational proofs as well as evidence derived from the Qur'an and Sunnah in his works. It can be said that he remained faithful to the fundamental issues and methods of theology in his written works. While he adopted mostly later period concepts in epistemology, he frequently referred to verses of the Qur'an and especially hadiths in matters of creed. Additionally, he took into account the views of Islamic scholars and traditional beliefs, occasionally expressing his own opinions within the framework of relevant narratives. In his explanations regarding the nature of the vision of Allah (ru'yetullah), a theological topic, he considered the reports he encountered. Similarly, he accepted the validity of certain miracles attributed to the Prophet Muhammad based on narrations. In determining the matters and specifics of the Hereafter, he generally turned to hadiths immediately after relevant verses of the Qur'an. Harputi shaped his approach to topics such as the punishment of the grave, questioning in the grave, the bridge (sırât), and signs of the Day of Judgment around related narratives. His method of resolving matters of belief and the importance he attributed to hadiths indicate his adherence to a traditional understanding of the Sunnah. Therefore, this study aims to identify Harputi's approach to the authenticity of the Sunnah within the framework of various theological topics he addressed. Accordingly, emphasis will be placed on his method of using the Sunnah as evidence.